krişna bilinci etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
krişna bilinci etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Perşembe, Ocak 03, 2019

Öfkelenince ne yapmalı?

Öfke zihnimizin baş düşmanlarından birisi. Daha önceleri öfkelendiğimde bundan rahatsızlık duymayı bırakın, iyi bir şey olduğunu düşündüğüm zamanlar bile olmuştu. Öfke genellikle maddi doğanın üç hali olan erdem, cehalet ve özellikle de ihtiras haliyle temasa geçince ortaya çıkıyor. Bhagavad Gita’da öfkenin duyu tatminine duyulan arzudan kaynaklandığı söylenir. Bu arzular yerine gelmediğinde öfkelenir veya kontrolümüz dışında olan şeyleri yönetmeye çalıştığımızda sinirlerimiz bozulur. Bir başkasının davranışı veya bir yöne gitmek isterken içine düştüğümüz durum ile başka bir yöne gittiğimizi görerek öfkeleniriz.
Çok nadiren karşılaşsak da, Rabbe veya O’nun adananlarına edilen küfürleri duyduğumuzda öfkeleniriz ve bu öfke maddi doğanın üç halinden kaynaklanmaz. Bu öfke Rab Nrsimha-deva’nın adananının hakarete uğrayıp, canını yaktıklarında hissetiği duygudur. Bu durum Rabbi o kadar öfkelendirmişti ki yarı-insan, yarı-aslan suretinde belirerek büyük ateist Hiranyakaşipu’yu öldürmek için belirmişti. Elbette, biz kimseyi öldüremeyiz ama böyle bir öfke ortaya çıkarak gerçeği savunmayı deneyebilir ve adananları koruyabiliriz. 

Başlangıçta belirttiğim gibi en iyisi hiç bir şey söylememek ve yapmamak. O an yapılabilecek en iyi şey eğer mümkünse öfkenin kaynağından uzaklaşarak mantra söylemek ve hislerimizin ana sebebi üzerine düşünmek olur. Çoğu zaman öfkelendikten kısa bir zaman sonra bizim için çok önemli olan düşüncenin zamanla çok değersiz olduğunu görebiliriz. Bu bizim öfkemizi azaltmaya yardımcı olur. 
Öfkeyle hareket ettiğimizde sonradan pişman olacağımız şeylerle karşılaşırız. Bizde de bir atasözü var: “Öfkeyle kalkan, zararla oturur.” Bu yüzden her zaman öfkelendiğimizde konuşmaktan veya harekete geçmekten kaçınmalıyız. 
Kalbe derinden bakarak neden bu şekilde etkilendiğimizi görmek genellikle yardımcı olur. Öfkeye sebep olan bağımlılıklarımızı ve sahip olduğumuz maddi arzuları bulmaya çalışmak da iyi bir yöntem olur. Ve bu bizim diğerlerini hatta Krişna’yı veya başka koşulları suçlamamıza son verir.
Umarım bu ipuçları yardımcı olur. Nihayetinde eğer maha mantra söylersek; 
Bu bizim kalbimizin arınmasına yardımcı olarak bizi ihtirasın ve öfkenin baskısından özgürleştirir. Bunun bize getireceği şey de karşılaştığımız olaylara karşı transandantal bir bakış açısı olacaktır. 
Hizmetinizde, Nrsimha Krişna das

Cumartesi, Kasım 30, 2013

Zihin

Zihin bizim merkezi duyumuzdur. Görme, işitme, tat alma, dokunma ve koklama beş duyumuz
sürekli bilgi toplar ve bunları zihne gönderir. Zihnimiz bu gelen bilgiyi bizim dünyaya bakış açımıza göre ve hayattaki hedeflerimize göre kabul edilemz olarak iki kategoriye ayırır. Eğer biz bu dünyayı bir keyif alma aracı olarak görüyorsak ya da buna eğilimliysek zihnimiz duyularımıza zevk veren şeyleri kabul edecek ve zevk karşıtı herşeyi reddecektir.
Fakat bu maddi dünya sonsuz, bizim kontrol edemeyeceğimiz, tahmin edilemez hoşluk ve hoşnutsuzluk ortamlar karışımıdır. Geçici zevklere olan arzumuzun temelinde kararları zihnimize bıraktığımızda mutluluğumuzun hiç garantisi yoktur. Maddeyle çevrelenmiş bir zihin bizi kalıcı mutluluğa götüremez. Bunun için zihinlerimizi daha yüksek bir dünya görüşü temelinde kararlar verebilmesi için eğitmeliyiz.Yaptığımız her şey ve sonuçta başımıza gelen her şey hafıza suretinde zihnimizde depolanmaktadır. Zihnimizdeki izlenimler dünyaya bakış açımızı ve tavırlarımız etkiler. Bizim tavrımız zihnimizdeki daha ileri izlenimlerin sonuçlarıdır. Bu etki ve tepki döngüsü ya da karma Tanrı'nın temsilcileri ve kutsal metinler gibi zihnimizin maddi bildirimlerinden daha yüksek otoriteleri takip etmeye başlayana kadar devam eder. 
Bhagavad Gita'da Krişna'nın açıkladığı yoga sistemi özellikle Yüce Kişiye medite olarak ve zihnimize daha üstün bir bakış açısı vererek hayatımızı huzurlu hale getirmek için bir araçtır. Kutsal metinler Kirşna Bilincinin tüm mental aktivitelerin mükemmeliyeti olduğunu söyler. Zihin bu şekilde kontrol edildiğinde bizim en yakın arkadaşımız olabilir ve bizi hakiki mutluluğa götürür. O zaman biz bu dünyadaki acı ve zekin geçici gel-gitlerinden etkiklenmeyiz.
Krişna zihni kontrol etmenin kolay olmadığını söyler. Fakat bu pratik ve fedakarlıkla mümkündür. Her şey gibi zihnimiz de nihai olarak Mutlak Gerçek, Yüce Şahıs, Krişna'nın bir parçasıdır. Bu sebeple zihnimizi Yüce'ye özellikle de Krişna'nın isimlerini ve aktivitelerini duymak ve söylemeye odakladığımızda, zihnimiz de spiritüel olarak hareket etmeye başlar. O zaman spiritüel ilerlememize yardımcı olacak şeyleri kabul etmek ve olmayacakları reddetmek bir alışkanlık haline gelir. Huzurlu bir varoluşun keyfini çıkarır ve maddi zevk fikrinden uzak durarak, doğal olana ruh benliğin  ebedi zevklerine cezp oluruz.  
Çoğunlukla bilindiği şekilde ölerek maddi bedeni terk ettiğimizde hayatımız boyunca zihnimizin geliştirdiği bir sonraki durağımıza gideriz. Eğer hayatlarımız Krişna bilinciyle eğitildiyse varlığımızın endişesizliğin yeri, Vaikuntha olarak da bilinen  spiritüel dünyaya geri dönüşü için tüm olanaklar mevcuttur. Orada bu dünyanın sunamadığı devam eden mutluluğu buluruz.

Sevgilerimle,
Nrismha Krsna das

Cuma, Kasım 29, 2013

Şrimad Bhagavatam 1.Kanto ve Krişna Kitabı


Vedik Metinlerin ana dilimizde ne kadar az bulunabildiğini söylememe gerek yok. Hele hele güvenilir kaynaklardan olanların Türkçesini bulmak çok çok zor. Ne mutlu bize ki, Şri Şrimad Şrila Prabhupada'nın eşsiz çalışması vedik felsefe ve vedaların kreması olarak kabul edilen Şrimad Bhagavatam serisinin 1.Kantosunu 3 bölüm halinde ve 10. Kantonun öyküsel bir özeti olan Krişna Kitabı Türkçe olarak basıldı. Yani 4 yeni kaynak ana dilimzde meraklı okuyucularıyla buluşmayı bekliyor. Yeni kitapları Nişantaşı'ndaki merkezimizden alabilir ya da posta yoluyla adresininize yollayabiliriz. Bunun için benimle nrsimhakrsna@yahoo.com e-mail adresi üzerinden temasa geçebilir ya da 0532 5097196 numaralı telefondan görüşebilirsiniz.


Şrila Prabhupada ki Jaya!
Sevgilerimle,
Serhat

Pazar, Mart 10, 2013

Japa Meditasyon


Hepimizde bir sevme eğilimi var. Bu ruh için çok doğal olan bir şeydir. Ruh can Krişna’yı sever.

Koşullu var oluşta bu sevme eğilimi yanlış yönlendirilmekte, yönetilmekte, anlaşılmakta ve kullanılmaktadır. Kalplerimiz maddi enerji ile temasta olduğu için katılaşıyor ve kendi arzumuzla Krişna’dan uzaklaşıyoruz.

Kali Yuga çağında ruhun hissettiği baskın Tanrı sevgisini uyandırmanın yöntemi kutsal isimleri söylemektir. Kutsal isimler kalbi temizler ve açar. Mantra söylemek bu yöntemdir.
Mantra söylemek bir duadır. Krişna’ya onunla bir ilişkiye sahip olmak için yapılan bir dua. Maha Mantra “lütfen beni Senin hizmetinde meşgul et” anlamına gelir. Krişna’nın hizmetinde olabilmek için Krişna ile ilişkide olmanız gerekir. Bizler hizmetkarız. Biz Krişna ile hizmetkar olarak ilişkideyiz. Japa uygulaması yaptığımızda aslında Krişna’dan O’nunla ilişkide olabilmemiz için izin istiyoruz.
Krişna tüm canlı varlıkların arzularını yerine getirir. Kalbimizde ne arzu var ise Krişna bunu bilir. Japa meditasyonu yaptığımızda kaplerimizi açma arzusu olursa bu bize Krişna ile olan ilişkimizin yeniden canlanmasında yardımcı olur. Bu uygulamada sadece mantra söylemiyoruz, aynı zamanda yakarıyoruz.
Kalbi bu şekilde yönlendirerek adanmayı da mantra içine katarsak japa uygulaması daha da kuvvetli olur. Şöyle düşünün: Bir şeyin çok olmasını istiyorsunuz ve bunun için dua edeceksiniz. Bunu nasıl yaprdınız? Duanız sırasında aynı anda 20 farklı şey düşünürken sıradan bir şekilde onu istediğinizi mi söylerdiniz? Bence hayır. Gerçekten isterseniz, ona odaklanır ve tüm kalbinizle duanızda isterdiniz.
Koşullanmış durumda Krişna’yı bu şekilde istemek çok zordur. Tüm diğer şeyleri arzulauyoruz ve kalplerimizi onları elde etmek için yönlendiriyoruz. Spiritüel hayat hakkında daha ciddi olmaya başladıkça hayatlarımızdaki maddi şeylere karşı arzular azalır. İnce şeylere daha fazla ilgi duymaya başlarız. Hepimizin arzuları var. Bu arzularımızı kalbimizden içtenlikle dua ederek Tanrı aşkı için yönlendirebiliriz.
Yine de hepimizin Krişna’yı sevme arzusu var. Mantra söylediğimizde kalplerimizi Krişna’ya açmaya odaklanarak O’nunla ilişki kurmak için dua edebiliriz. Mantrayı söylerken bunu sahip olduğunuz samimiyet ve adanma ile Krişna’ya dua haline getirin. Arınmaya istekli olun. Krişna’yı sevmeye istekli olun. Maddi bağımlılıklardan kurtulmaya istekli olun. Bu isteklilik kendiliğinden Krişna’yı sevme arzusunu doğuracaktır. Bizler Krişna’yı sevme azrumuzda saflaşana kadar bu aşk isteklilik olarak ortaya çıkacaktır.
Krişna, Sana teslim olmayı istiyorum. Sana hizmet etmek istiyorum. Seni sevmeyi istiyorum. Arınmayı istiyorum. Maddi bağımlılıklarımdan kurtulmayı istiyorum. Seninle olan ilişkimi geliştirmek istiyorum.
Bu arzu japa meditasyon yaparken Krişna’ya dua formunu alır. Bizler sadece istekli olarak kalplerimizi bunun içine sokmalıyız.
Japa meditasyon adanma, aşk, ve kalbten gelen istekle yapıldığında çok daha etkilidir.


Söyleyin ve mutlu olun:

Hare Krishna, Hare Krishna, Krishna Krishna, Hare Hare
Hare Rama, Hare Rama, Rama Rama, Hare Hare

Yakında Japa meditasyon atölyelerimiz başlayacak. Duyurularımızı takip ediniz.  


Sevgilerimle,
Serhat

Cumartesi, Temmuz 28, 2012

Vedalara Göre Yaradılış



Evreni yüce bir varlık mı yarattı? Yaradılış hakkındaki ayrıntılı Vedik açıklama bir atesti bile merak içine sokabilir.
Etrafımızdaki evren düzenli ve simetrik olarak gözükmektedir. Gezegenler yörüngeleri etrafında mükemmelce dönerler. Bedenlerimiz karmaşık bir dolaşım, solunum ve sindirim sistemine sahiptir. Atomlar bile fazlasıyla yapısaldır. Bütün bunlar evrenin şansa değil de zeki bir kişi tarafından yaratıldığına işaret eder. Eğer insanoğlu evler, gökdelenler ve diğer bir çok binayı oluşturabiliyorsa, insandan daha güçlü bir kişinin tüm evreni ve içindeki her şeyi yaratmış olması olasıdır.
Fakat bu dizayn dünyamızın her köşesinde kuvvetle zeki bir yaratıcının (Tanrı) planına işaret etmesine rağmen, sadece mantık ile O’nun varlığından kesinlikle emin olamayabiliriz. Kainatın başlangıcı bizim tecrübemizin üzerindedir. Bizler evrenin yaratılışını gözlemlemedik ve bildiğimiz her şey düşündüğümüzden farklı ya da hayal bile edemeyeceğimiz bir çok şekilde meydana gelmiş olabilir. Bu sebeple mantık platformunda bir Yüce Varlık veya Yaratan olup olmadığı tartışması çıkmaz ile sonlanmalıdır.
Vedik edebiyatı sadece mantık ile Yüce Varlık’ı anlayamayacağımızı teyit eder. Bhagavad Gita evreni ve ötesindeki spiritüel dünyayı yaratan Tanrı’nın Şahsı Krişna’yı sadece O’nun merhametiyle anlayabileceğimizi bildirir. Krişna memnun kaldığında kendisini inançlı adananlarına gösterir. Mantığımız ve zihinsel jimnastiğimiz Rabbi kucaklamaya yetmese de, O her şeye yeten gücüyle inançlı adananlarındaki belirsizlik ve cehaleti ortadan kaldırır ve onlara kendisini gösterir.
Bununla birlikte, insan muhakemesinin yanılma payını teyit ederken Vedalar mantığı terk etmememizi tavsiye eder. Derin felsefik bir Tanrı anlayışımız yoksa, O’na olan inancımız düşünce ve fanatizme doğru eğilim gösterir ve kolayca ateistik tartışmaların kurbanı oluruz. Bu sebeple Vedik edebiyatı tüm mantık tartışmalarını içerir. Bunun içinde evrenin çok yüce güçleri olan bir kişinin çalışması olduğuna işaret eden dizayn tartışması da vardır. Aynı zamanda Vedik edebiyatı daha ileriye de giderek yaradılışın tüm evrelerini, evrenin boyutları ve yaşını, yaradılış amacını ve maddi elementlerin kökenini detaylarla açıklar. Bir başka deyişle Vedik edebiyatı sadece ‘Tanrı yarattı’ şeklinde beyan etmez, bizlere nasıl ve neden yarattığını da söyler.
Vedik edebiyatı Yüce Rabbin yaratıcı vazifede direk olarak yer almak zorunda olmadığını iddia eder. Bazı Tanrı’ya inanalar, O’nu yaratıcı olarak görevlerinden ötürü az bir boş zamanı olan oldukça çok çalışan yaşlı bir kişi olarak algılarken, Vedik edebiyatı O’nun sadece arzusuyla en ufak bir çabası olmadan yarattığını açıklar. Sınırsız güce ve zenginliğe sahip olduğu için, her hangi çok zengin bir kişi gibi başkalarını bu işi yapması için çalıştırabilir. Zengin bir yatırımcı bir ofis binası inşa etmek isterse, bütün işi kendisi yapmaz. Genel bir plan hazırlar veya bir sit alanı seçer. Sonrasında arzusunu yerine getirmek için avukat, mimar, mühendislerle anlaşır. Toprağı kazarak, çimentoyu dökmesi veya tuğlaları dizmesi gereken kişi yatırımcı değildir.
Yatırımcıya benzer şekilde Yüce Rab yaratma görevinden uzaktadır. O sadece yaratıcı vazifeleri yapacak kişileri yetkilendirir. Sıradan kişilere benzemeksizin Krişna kendisini tam yayılımlar olarak bilinen kendisine eşit güçte ve zenginlikte olan sayısız süretlere yayabilir. Bu yayılımların hepsi Tanrı’nın Şahsı Krişna’nın kendisidir fakat aynı zamanda biribirinden bağımsız düşünce ve hareketlere sahip şahsiyetlerdir. Brahma-samhita bu benzeşimi bir mumun aynı güç ve parlaklıkta diğer birçok mumu yakabilmesi ile açıklar. Tanrı’nın asıl Şahsiyeti olan Krişna da kendisini sayısız tam suretlere yayabilir ve yine de yüce asıl kişi, olarak kimliğini sürdürebilir.
Bir kimsenin milyonlarca televizyon ekranında aynı anda belirmesi Krişna’nın yayılım gücünü tarif eder. Aradaki farkı şöyle açıklayabiliriz.  Televizyondaki yayılımlar sadece asıl kişinin resimleridir ve bu kişi nasıl hareket eder ya da konuşursa aynısını yapar. Kendisinden farksız olmasına rağmen Krişna’nın yayılımlarının tümü istedikleri gibi hareket ederler. Onlar yalnızca resim değil, tam şahsiyetlerdir.


Zengin yatırımcı arzularını yerine getirmek için başkalarını işe alırken, Krişna evreni bu bireysel yayılımları ile kendisi yaratır. Bu transandantal olguyu daha detaylı olarak Svetashvatara Upanişad şöyle açıklar: Amaçlarımıza ulaşmak için üç özelliğe bağlı olmalıyız. Bilgi (jnana), güç (bala) ve hareket (kriya). Örneğin büyük bir bina inşa etmek için mimarlar ve mühendisler bina bilimine ait yeterli bilgiye sahip olmalı, inşaat şirketi yeteri kadar insan gücü ve makineye sahip olmalı ve herkes çeşitli vazifelerde meşgul olmalıdır. Bununla birlikte, Yüce Rab kendisi içinde tüm bilgi, güç ve hareket etmek için tüm potansiyeli barındırır ve böylelikle her ne isterse yerine getirebilir. Bu güçleri çeşitli yayılımları içersinde bulundurarak Krişna hiç bir çaba harcamadan yaratma işini yerine getirir. Yatırımcı parasıyla çalışırken, Krişna şahsi yayılımları ve enerjileri ile çalışır.
Krişna’nın kendisini yayabilme kabiliyeti kavranamaz, sıradan mantık sınırları üzerindedir. Bu kavranamaz, çünkü biz insanlar bunu yapamayız ve bir başkasını da bunu yaparken görmemişizdir. Aksi takdirde Tanrı’yı tümüyle güçlü kabul ederek O’nun yaptığı hiç bir şey kavranamaz değildir. Aslında O’nun kavranamaz özellikleri her şeye gücü yeterliliğine destek olarak hizmet eder. Bu sebeple Vedik edebiyatı Krişna’nın özelliklerini detaylarıyla açıklayarak Yüce Rabbe mantıklı bir yaklaşımla anlayışa engel olmaz, fakat bunun yerine bizim mantık çizgilerimizi daha yukarıya, transandantal platforma taşır.
Krişna’nın yaradılış için ilk yayılımı kendi transandantal bedeninden maddi elementleri oluşturarak başlayan Maha Vişnu’dur. Modern bilim adamları bir yaradan bahsine karşı çıkacaklardır. Bilim adamları maddi enerjinin ebedi olduğunu söylerler. Bu sebeple  bu konuya neden Tanrı’yı karıştırıyorsunuz derler. Fakat Vedik metinleri Maha Vişnu’nun da ebedi olduğunu ve maddi elementlerin onun ebedi enerjisi olduğunu açıklar. Tanrı ve enerjisi Güneş ve ışınları gibidir. Birisi diğerinin kaynağı olmasına rağmen eş zamanlı olarak varlardır. Hem Tanrı hem de maddi enerji ebedidir ve Tanrı maddi enerjinin kaynağıdır.
Aynı zamanda bizler Maha Vişnu’nun böylesi devasa bir maddi element yaratma eylemini tümüyle tükenmeden, kendisinin elementsel yaradılış içinde dağılmadan nasıl sergilediğini merak edebiliriz. Maddi olarak düşünürsek, belirli bir kaynaktan bir şey alırsak yavaş yavaş o kaynağı tüketiriz. Banka hesabınızdan para çektikçe hesap bakiyeniz azalır. Bir bardaktan su dökerseniz, bardak boşalır. Bir ineğin sütünü sağarsanız inek otlamadıkça ya da yemek yemedikçe sütü azalır. Tanrı tanımsal olarak her şeyin kaynağı olduğundan dışarıda onu tazeleyecek bir şey yoktur. Peki o zaman Maha Vişnu maddi elementleri kendisinden yaratınca ona ne olur?
Isopanişad’da Maha Vişnu’ya hiç bir şey olmadığı söylenir. O, sınırsız miktarda element bile meydana getirirken bile etkilenmeyen ve değişmeyendir. Bu nasıl olabilir? Çünkü yok olma ve tükenme maddenin özellikleridir. Maha Vişnu madde değil, saf ruhtur ve bu sebeple maddi özellikleri yoktur. Kendi suretinden tüm kozmik oluşumu meydana getirirken bile mükemmel ve bütün olarak kalır. Krişna kendisini Maha Vişnu suretine yayarken suretini ve kimliğini değiştirmez. Böylelikle Maha Vişnu maddi elementleri yaratırken kendi içinde bütün olarak kalır.
Şrimad Bhagavatam bize Maha Vişnu’nun maddi elementlerden bir tane değil sayısız evrenler ya da evrensel kabuklar yarattığını söyler. Bu devasa kabuklar oyuk kürelerdir. Alt kısımları su ile doludur ve üzeri ise boştur. Yine Bhagavatam’da bizim evrenimizin tüm evrenler içinde en küçüğü olduğu ve kabuğun içindeki boşluğun çapı dört milyar mil uzunluğundayken, kürenin kendisinin milyarlarca mil kalınlığında olduğu söylenir.
Maha Vişnu şahsiyetini yayar ve her bir evren içine Garbhodakasayi Vişnu olarak girer. Sonrasında Garbhodakasayi Vişnu evrendeki ilk canlı varlık olan Brahma’yı meydana getirir.
Rab Brahma ebedi bir bireysel kişi olmasına rağmen Rabbin sınırsız bir yayılımı değildir. Brahma tıpkı bizler gibi bir jiva-tattva yayılımıdır. Yani, Krişna ile nitelikte bir fakat nicelikte farklıdır. Jiva-tattva yayılımları Krişna’nın bir parçası ve bölümüdür. Coşku dolu işlevleri Krişna’ya aşk hizmeti sunmaktır. Aslında, tıpkı bir parmağın tüm bedene hizmet etmekten başka fonksiyonu olmaması gibi başka bir işlevleri yoktur. Jiva ruhları Rab Krişna’nın ebedi hizmetinden ayrıldıklarında, tıpkı bir parmağın bedenden koptuğunda değerini yitirmesi gibi ebedi coşku dolu özelliklerini kaybederler.
Maddi yaradılışa gelmeden önce jiva ruhlar maddi evrenlerin üzerinde bulunan ebedi spirtüel dünyada yaşarlar. Orada Tanrı’nın Yüce Şahsı Krişna ile olan ilişkilerinde bir hizmetkar veya arkadaş gibi hareket ederler. Krişna ile olan bu ilişkiler sadece aşk üzerine temellendiğinden jiva ruhların anlık bir bağımsızlıkları vardır. Her şeye gücü yeten Yüce Kişi’ye ast olamyı seçebilirler ya da O’nun hizmetini geri çevirerek kendileri bağımsız tanrılar olmayı arzulayabilirler. Bu hizmet etmek ya da etmemek seçimi olmadan, Tanrı sevgisinden söz edilemez. Çünkü sevgi özgür iradenin şartı olan bir harekettir. Jiva ruhların bir azınlığı bağımsızlıklarını yanlış kullanarak Krişna olmadan keyif almayı arzularlar. Jivaların bu küçük topluluğu doğal olmayan arzusunu yerine getirme isteiği sebebiyle Rab Krişna maddi dünyayı yaratır. Maddi evrenlerin kabuklarının duvarları içinde bağımsızca düşünen jivalar milyonlarca tür içinden bir beden ile ödüllendirilirler ve Krişna ile birlikte olan coşku ve bilgi dolu ebedi yaşamlarını unuturlar. Bhagavad Gita’ya göre bir jiva ruh her canlı varlığın içinde tıpkı bir otomobil içindeki şöfor gibi oturmaktadır. Şöfor bütün hareketleri yönetse de arabadan farklıdır. Benzer olarak jiva ruh, inatla maddi elementlerden meydana gelmiş bir bedenin keyfini çıkarmayı denese de ondan ayrıdır. Mikroptan insana kadar her bir beden türü jivaya belirli bir duyu tatmini sağlar. Her bedende tanrısızlık özlemini tatmin edecek farklı bir araç olur.
Sayısız her bir evren içinde Garbhodakasayi Vişnu kendisini daha sonra evrenlerdeki canlı varlıkların kalbinin içine yayacak olan Kshirodakashayi Vişnu olarak yayar. Krişna’nın bu yayılımına Paramatma veya Süper Ruh denir. Paramatma her bir jiva ruha maddi zevk arayışında eşlik eder. Rab Krişna Gita’da, kendisinin Süper Ruh olarak onlara hafıza, bilgi ve unutkanlık vererek arayışlarını yönlendirdiğini söyler. Ölüm anında jiva ruh o anki bedeninden ayrılarak 8,400,000 tür içindeki bir sonraki doğumuna hazırlanır. Bütün bunlar kalpteki Rab tarafından organize edilir. İnsan bedeni fedakarlık, benlik idraki ve Krişna bilincini yeniden canlandırmak için uygundur. Fakat, insan bir hayvan gibi hareket eder ve arzularsa bir sonraki yaşamında bir havanın bedeninde keyif almasına izin verilir.
Süper Ruh maddi bir beden içinde bulunmasına karşın madde ile ilgili hiç bir şeyden keyif almayı arzulamaz. Krişna ve yayılımları maddi enerjiyi kontrol ederken, jiva Krişna’yı unutmayı arzuladığı sürece maddi enerji tarafından kontrol edilir. Upanişadlarda, jiva ruh ve Süper Ruh aynı ağaçta duran iki kuş ile benzeştirilir. Bir kuş (jiva) ağaçtaki meyvelerin, maddi zevklerin tadını çıkarmaya çalışırken kendisini sabırla izleyen diğer kuşu (Süper Ruh) unutur. Süper Ruh maddi arzu ile etkilenmeden jivanın hareketlerini gözlemler ve onu yönlendirir. Sadece jiva ruhlar maddi beden olduklarını sanarak maddeden zevk almaya çalışırlar.
Bu dünya saf ve hilesiz bir eğlence yeri değildir. Eminim bunu hepimiz tecrübe etmişizdir. Aslında, bazen Tanrı’nın var olup olmadığı bile tartışılıyor. Yaradılış hastalık, yaşlılık, ölüm ve bir sürü diğer sefilliklerle doludur. Krişna maddi dünyayı sadece bizlerin bağımsızca duyu tatmini yaşaması için yaratmamıştır. Aynı zamanda bize kendi hizmeti dışındaki eğlencenin yanıltıcı olduğunu hatırlatır. Bir adam arkadaşlarını, ailesini, akrabalarını ve kendisini unutarak delirdiğinde bu çılgınlık durumundaki yaşayacağı tüm zevk değersizdir. Aynı şekide jiva ruhlar da en sevgili arkadaşları Krişna ile olan ilişkilerini unutmuşlardır. Bu ilişkiyi tekrar kurmadan zenginlik, ün, güzellik, eğitim ve diğer geçici maddi avantajları sağlasalar bile mutluluk ile ilgili çok küçük bir parçanın farkına varabileceklerdir. Maddi arzular jivaya maddi yaradılışın kendisine yabancı olduğunu hatırlatması için dizayn edilmiştir. Böylece Tanrı’nın bizim iyiliğimiz için olan endişesi açığa çıkar. Kendine gelen ve Krişna bilincini uygulamaya başlayan jiva çabucak sipritüel dünyaya geri döner.
Her bir evrendeki ilk jiva ruh olan Rab Brahma, tüm gezegenleri ve gezegen sistemlerini inşa etmekten sorumludur. Aynı zamanda içinde su canlıları, böcekler, bitkiler, kuşlar, hayvanlar ve insanların bulunduğu 8,400,000 yaşam türünü yaratmaktan da sorumludur. Garbhodakashayi Vişnu’dan güç ve ilham alan Brahma maddi elementleri kullanarak var oluşu bir araya getirir. Brahma evrenin yarısını dolduran okyanus sularının hemen üzerinden başlayarak kendi gezegeninin en üzeri noktası olan evrensel kubbeye kadar on dört gezegen sistemini üst üste sıralanacak şekilde inşa eder. Dünya gezegeni bu on dört gezegn sistemi içinde yedinci sırada yer alır.
Brahma kendi elementlerini yaratmaz. Elementleri değiştirirken bile Rab Vişnu’nun rehberliğine bağlı olarak hareket eder. Brahma her bir beden içinde hareket eden yaşamları yaratmaz çünkü yaşam maddi elementlerin kombinasyonunun bir sonucu değildir. Brahma sadece bedensel araçların yaradılışına yardımcı olurken ebedi jiva ruhlar Yüce Rab tarafından sağlanır.
Brahma’nın bu kısa yaratlış tanımlaması ile popüler bilimsel tanımlamalar arasındaki bir sürü fark arasında özellikle iki tanesi çok önemlidir. Birincisi Vedik edebiyatı her bir evrendeki orjinal yaratığı çok zeki hatta en büyük modern bilim adamlarından bile daha zeki olarak tanımlar. Brahma’nın zekası ve ortaya çıkan yaratıcı başarıları sadece Rab Vişnu’nun kendisi tarafından aşılır. Diğer tarfaftan modern bilim adamları evrendeki orjinal yaratığın bir mikrop olduğunu ve modern insanın atalarının maymunlar olduğunu iddia ederler.
Diğer bir çelişki ise Vedik edebiyatı tüm canlıların yaradılışın başında hemen hemen eş zamanlı olarak meydana geldiğini iddia etmesidir. Popüler evrim teorisi tüm türlerin yavaş yavaş evrimleştiğini iddia eder. Evrimcilere göre su canlıları kara hayvanlarına evrimleşmiş ve kara hayvanları da kısa bir süre önce insanlara evrimleşmiştir. Darwin’in bu teorisinin üstünden bir yüz yıldan fazla süre geçmesine ragmen evrimciler hala buna ait bir fosil ortaya çıkaramamışlardır. Sıkı Darwinciler için bu kanıt eksiklği sadece teorilerini yamamak için bir itici güç olmuştur. Fakat Krişna’nın sıkı bir takipçisi için Vedik yaradılış versiyonu bir teyittir.
Bu bağlamda evrenin yaşı ile ilgili Vedik hesaplamalarda ilginç bir hal alır. Vedik edebiyatı Brahma’nın Maha Vişnu’nun bir nefes süresince yaşadığını belirtir. Maha Vişnu nefes verdiğinde maddi elementler ve evrenler ondan meydana gelirken, nefes aldığında ise tüm evrenler yok olur ve tekrar onun bedeninde birleşir. Bu sebeple evrenler ve onların ilgili Brahmaları Maha Vişnu’nun her nefesinde yaratılır ve yok olur. Tüm döngü, Maha Vişnu’nun bir nefesi ya da Brahma’nın bir yaşam süresi 310 trilyon güneş yılıdır. Şrimad Bhagavatam’a göre günümüzde Brahma’nın yaşamının yarısı geçmiştir. Yani, bu evren bütün türleriyle beraber 155 trilyon yıldır mevcuttur.
Yaradılışın Vedik versiyonu ile diğer versiyonlar arasında hem teistik hem de atesitik bakımdan bir çok çelişki vardır. Bhagavatam ve diğer Vedik metinleri zamanın evren ve Yüce Rab ile ilişkisi, her bir maddi elementin gelişimi ve rolü, yer çekiminin orijini ve yaradılış hakkında bir çok diğer detayı analiz eder. Vedalar her adımda yaratıcı yöntem anlayışı hakkında sıra dışı bir anlayış ortaya çıkarır.
Bir çok insan Vedik açıklamaların bilimsel olarak ispatlanabilip, ispatlanamayacağını tartışacaktır. Fakat hiç birisi bilimsel olarak ispatlanamaz değildir. Maha Vişnu’nun devasa suretini nasıl ispatlar ya da ispatlayamazsınız ki?
En azından neden Vedik metinleri bir kanıt olarak düşünmeyelim? En eski, en çok bilgi içeren ve içeriği en zengin bilgileri içeriyor. Sadece yaratılış hakkında bilgi vermiyor aynı zamanda insanlığın ihtiyacı olan tüm konularda; ilaç ekonomi, vs vs bilgi veriyor. Sadece kapsamlı doğasıyla bile Vedik edebiyatı her alanda araştırmacı tarafından ciddi çalışmaları hak ediyor..
Krişna’nın adananları Vedik demeçleri kanıt, “aksiyomatik gerçek” olarak kabul ederler. Çünkü, Vedaların yazarı Kirşna’dır. Bhagavad Gita’da Krişna der ki: “Vedaların tümüyle birlikte, Ben bilinirim. Kesinlikle, ben Vedanta’nın derleyicisiyim ve Vedaları bilenim.” En azından adananlar için Mutlak Hakikat tarafından söylenen sözler mükemmel kanıtlardır.

Sevgiyle kalın…
Nrsimha Krsna das

Pazar, Mayıs 08, 2011

Dünya Ana


Vaişnava geleneğinde yaşayan kimseler dünyaya Tanrı’nın bir enerjisi olarak saygı duyar ve annemiz olarak kabul eder. Rabbin arzusuyla, dünya ana bedenlerimizi meydana getirir ve bize yiyecek ve koruma sağlar. Giydiğimiz giyisiler, içinde yaşadığımız binalar, bu blog sayfasını okuduğumuz bilgisayarların tümü onun birimlerinden üretilmiştir. Kutsal Vedalar bizim bağımsız ilişkimizi açıklar. Eğer annemizle uyum içinde yaşar, sadece yaşayacağımız kadarını alır ve bize sağladığı her şeyi Yüce Tanrı’nın hizmetinde kullanırsak barış ve huzur artar. Bununla birlikte, dünyamızı sömürürsek, kaynaklarını kötü amaçlar için kullanırsak, hırsız oluruz ve cezalandırılmayı hak ederiz. Doğal afetler, savaşlar ve belalar artar ve bunun sonucu da kıtlık ve daha fazla ıstıraptır.
Bu sebeple, bilge kimseler günümüz çağında gezegeni beladan koruma yolunun insanlar arasında Tanrı bilincini canlandırmak olduğunu tavsiye ederler. Krişna bilinci her şeyin dünya tarafından, Tanrı’nın enerjisiyle yaratıldığını ve Tanrı’ya ait olduğunu, O’nun hizmetinde kullanılması gerektiğini anlatır. Hepimiz kardeş olarak bağlantılı olduğumuz için her birimizin, birbirimize, Dünya Ana’ya ve Tanrı’ya karşı sorumluluklarımız vardır. Bütün canlı varlıklar, insanlar, hayvanlar, ağaçlar, bitkiler, nehirler, dağlar, denizler Tanrı tarafından yaratılmıştır, kutsaldır ve bu sebeple bizim özenimizi ve saygımızı hak ederler.
Konu ile ilgilenenler için İngizilizce kaynaklardan web sitesi önermek isterim. "Save Earth Now"  yazar - Satsvarupa dasa Goswami. Ayrıca Sri Ishopanishad 1.1, Bhagavad-gita 3.12-14, ve Srimad-Bhagavatam, Fourth Canto, Chapter 18.

Anneler gününüz kutlu olsun!

Sevgilerimle…

Pazar, Mayıs 30, 2010

İkinci Doğum

brahmāṇḍa bhramite kona bhāgyavān jīva

guru-kṛṣṇa-prasāde pāya bhakti-latā-bīja

ÇEVİRİ

"Canlı varlıklar karmalarına göre tüm evren boyunca dolaşmaktadır. Bazıları daha yüksek gezegen sistemlerine çıkmakta, bazıları ise daha düşük gezegen sistemlerine inmektedirler. Seyahat eden canlı varlıklardan Krişna’nın lütfu ile hakiki bir manevi öğretmen ile birliktelik şansını elde eden kimse çok şanslıdır. Böyle bir kişi Krişna ve manevi öğretmeninin merhameti ile adanma hizmeti sarmaşığının tohumlarını alır.
Śrī Caitanya Caritāmṛta Madhya 19.151

Krişna bilinci ile ilk tanışmam bundan 10 yıl öncesine varıyor. Krişna hakkında ilk duyduğumda çok kabullenmemekle birlikte kendimi alıkoyamadığım bir coşku girdabı içine girdiğimi sonradan fark ettim. 5 yıl boyunca bocalayaşım sırasında Şrila Prabhupada’nın kitapları aracılığı ile uzattığı yardım eli. “Science of Self Realization” ve “Bhagavad Gita”dan okuduğum ve çok hoşuma giden pasajlar.



Sonunda 2005 yılında bu bilinci kabul edişim. Dört düzenleyici ilkeyi kabul edip, sıkıca uygulamaya başlayışım. 2006 başında başlayan ve sonrasında hemen her yıl tekrarlanan Mayapur ve Vrindavan Iskcon merkezleri gezilerim. Şrila Prabhupada’nın kitaplarına olan derin ilgi ve saygı. Her okuduğum satırı dikkatle hazmetmeye çalışmak. Bu süreçte başlayan hakiki bir manevi öğretmen ile tanışma arzusu ve dualar. 2007 yılında Gaura Sakti Prabhu ve Adi Radhika Mataji ile tanıştıktan sonra değişen spiritüel hayatım. Macaristan, New Vraja Dhama (Krişna Vadisi) ile tanışmak. Gelecekteki manevi öğretmenim olacağını bilmeden H.H. Sivarama Swami ile olan ilk konuşmalarım. Macaristan seyahatlerim. Her şey Krişna tarafından mükmmelce hazırlanmış aslında. Bizler sadece bu oyunun bir parçası olarak rollerimizi oynuyoruz. O an farkında olmasak da geçmişe dönüp baktığımızda her şeyi çok net görebiliyoruz. Ben de şu an geçmişe baktığımda çok net görebiliyorum her şeyi. Yukarıdaki kıtanın yorumunun bir bölümünde Şrila Prabhupada şöyle diyor:

“Kṛṣṇa herkesin kalbinde oturmaktadır ve eğer kişi bir şey arzu ederse Kṛṣṇa hemen yerine getirir. Canlı varlık şansa ya da iyi talihi ile Krişna bilinci hareketi ile temasa geçer ve hareket ile birliktelik yapmak isterse herkesin kalbinde oturan Krişna ona hakiki bir manevi öğretmen ile tanışma şansı verir. Bu guru-kṛṣṇa-prasāda olarak adlandırılır. Kṛṣṇa merhametini tüm canlı varlıklara ihsan etmeye hazırdır ve canlı varlık Rabbin merhmetini arzuladığı anda Rab hemen ona hakiki bir manevi öğretmen ile şansı verir. Böylesi talihli bir kimse hem Krişna hem de manevi öğretmen tarafından desteklenir. İçeriden Krişna’dan dışarıdan manevi öğretmeninden yardım görür. Her ikisi de samimi canlı varlığa maddi esaretten kurtulması için yardımcı olamaya hazırdır.”

29 Mayıs 2010 günü uğurlu Nrsimha Caturdasi kutlamasında Macaristan’da Krişna Vadisi’nde Vaişnava geleneğinde ikinci doğum olarak kabul edilen harinam inisiyasyonumu H.H. Srila Sivarama Swami’den aldım. Üstelik maddi dünyadaki doğum günüm olan 30 Mayıs ile neredeyse aynı günde. Bazılarınız beni Bhakta Serhat olarak biliyorsunuz. İkinci doğumumla birlikte manevi öğretmenim bana “Nrisimha Krişna das” ismini verdi. Yeni bir isim, yeni bir hayat. Hayatımın en heyecanlı ve mutlu günü.


Sevgiler,
Nrsimha Krsna das