Şu
şekilde sorulabilir, Vedalar nereden meydana çıktı? Kaynağı nedir? Vedaların tarihi
nedir? Nasıl bölümlendirildi? Vedaların içinde neden takip etmek için farklı
yollar varmış gibi gözüküyor?
Başlangıçta bu soruları cevaplamanın iki yolu vardır: Birisi, Vedaların ne zaman
ortaya çıktığına ilişkin bazı modern düşünürlerin ve tarihçilerin sunmuş
olduğu teorileri dikkate almaktır. İkinci yol ise, Vedik edebiyatında kendisinin sunduğu gibi geleneksel hesaplamayı dikkate almaktır.
Birçok
modern tarihçinin tutunduğu iddia, İ.Ö 2000 yılında Hindistan'ı işgal eden
Aryanlar'ın Hint kültürünün ve Vedik geleneklerinin kurucusu olduğudur.
Aryanlar'ın Rusya’nın güney bölgesinden, bir yerden geldiklerini ve Vedik
ritüelleri ve gelenekleri beraberinde getirdiklerini söylerler.
Bununla
birlikte bu teori, etki ettiği kadar tutulmamıştır. Örneğin, Indus Vadisinin
kültürü Aryanlar ın, İ.Ö. 3500-2500 yılları arasında istila ettiği ve
geliştiği yer olarak bilinmektedir. Harappa ve Mohenjo-daro iki ana şehirdi.
Harappa’da yapılan arkeolojik kazılardan, bir çok bulgu, Hinduizm sonrası
birçok görüşün, daha eski zamanlarda Indus Vadisi kültürünün zaten bir parçası
olduğuna işaret eden kanıtlar vermektedir. Öyle ki, meditasyonda oturan bir
yoginin imgeleri, bununla birlikte Rab Şiva’ya benzer bir çok tanrı
figürleri bulunmuştur. Ayrıca, Vedalarda o zaman insanlarının en yüksek
spiritüel ilerlemeyi elde etmesi için bahsettiği bir yöntem olan tapınak
ibadetinin günlük yaşamda büyük bir rol oynadığının kanıtları da bulunmuştur.
Indus
Vadisi'nin uçsuz bucaksız bir alanı kapladığını ve o toplumun kültürel
özelliklerinin uzun bir zaman hizmet vermeye devam ettiğini düşünürsek, o
zaman, nasıl oluyor da bugün Indus Vadisi insanlarının ilk-Aryan dili
bilinmeden, var olduğuna dair hiçbir iz bırakmadan yok oluyor? Belki, ilk-Aryan
dili gerçekte hiç var olmadı. Eğer var olmadıysa, Aryanlar’ın işgal ettikleri
yerlere, Vedik kültürünü beraberlerinde götürdükleri farz ediliyordu. Belki de,
gerçekte hiç Aryan istilası olmadı; olmadıysa da vaziyet, en azından bazı
bilginlerin düşüneceğine benziyor.
Ayrıca,
bir çok düşünür ilk Vedik şarkılarının İ.Ö 1500 tarihi öncesine ait olduğunda
birleşirler. Bunun anlamı da, işgalcilerin Vedik kültürünü beraberinde getirmiş
olmasının gerekmemesi, en azından hepsi olmasa da en eski Vedik kitaplarının,
herhangi bir işgalciden önce, zaten var olmasıdır.
Şimdi,
sağduyumuzdan başka bir şey kullanmayıp, diğer bir noktayı hesaba alalım.
Genellikle Lord Buddha'nın yaklaşık 2,500 yıl önce ortaya çıktığı kabul edilir
ve biliyoruz ki Lord Buddha Vedalara karşı bir öğreti sunmuştur. Bu yüzden
Vedalar, o tarihlerden önce varolmuştu, yoksa Lord Buddha nasıl onlara karşı
yaygınlaştırma yapardı?
Gerçekte
Lord Buddha'nın artık kabul etmemesinin sebebi, Vedik takipçilerinin
liderlerinin bir çoğunun, Vedaları artık doğru bir şekilde takip etmemesi ve
suistimal etmeleriydi. Her tarih öğrencisi, suistimal edilen bir şeyden
sonra, gelişmiş bir şeyin geldiğini bilir. Böylece, kötüleşme 2,500 yıl önce en
uç noktaya ulaşmış, insanlar Buddha’nın öğretilerine kucak açmışsa, sonra, net
bir şekilde yozlaşma yüzlerce yıl devam etmiştir. Vedaların oldukça ileri bir
felsefe biçimi olması, onların çoktan varolmuş olduğu ve binlerce yıl
öncesinden oldukça yaygın olduğunu işaret eder. Bu sebepten Vedaların ne kadar
eski olması gerektiğini kolayca anlayabiliriz.
Yukarıda
bahsedilen noktaları hesaba katarak, bu zamanda, Vedik insanlarının göçü ve
evleri veya Vedaların orijinal olarak nerede ve ne zaman ortaya çıktığı
arkeolojik olarak ispatlanamayacağını söylemek daha güvenli olur. Bunun
yanında, 1700 ve 1800 yıllarında Vedik edebiyatını ve kültürünü, bazı barbar,
aşağı ve yeni olarak ilk tanımlayan, Hindistan’daki, İngiliz Sanskritçilerini
ve eğitimcilerini unutmayalım.
Onlar,
farklı Vedik kitapların yazıldığı zaman üzerinde kitapların içeriği ve yazı
stillerine göre tahmini tarihleri düzenlediler. Fakat bu dikkate alınmamalı,
Vedik geleneği, bir kez Vedik bilgisi bölümlendirilmiş ve farklı ciltlere
yazılmış olduğunu, onların, Vedik bilgisinin o bölümün içeriğinde uzman olan,
daha sonra onu, alt dallara biçimlendiren diğer kişilere aktarmaya devam eden
bilgeler tarafından aktarıldığı tarif ediyor.
Nitekim,
Vedaların yavaş, yavaş evrim geçirmiş olduğu gibi görünebilir eğer etkilenmiş
olsalar da bir çok yazar tarafından uzun zaman periyodu boyunca değişse de,
ancak gerçekte mutlak mesele bu değildir.
Ayrıca,
Vedik Edebiyatının birçok yıllar boyunca palmiye yaprağının üzerine yazıldığını
ve yazdıklarında, diğer kopyaları istendiğinde kopyalanmış olduklarını
hatırlamalıyız. Yıllar boyunca diğer
kopyalar da tekrar, tekrar yapıldı. Yazıtların kesin geleneksel
modifikasyonu kendi kaynaklarının daha güncel olduğunu düşünen bazı düşünürler
tarafından yerini alacaktı. Ancak, Bhagavat
Puranalar’da, Sanskrit metinler hala, artık kullanılmayan yazı biçimini
içermesi, onun eski çağlara ait olduğunu doğruluyor. Her şeye rağmen, İngiliz
düşünürler Puranaların yazarının insanları, onların olduğundan daha eski
olduğunu düşünmeye sevk etmek için antik bir yazı kullanmış olduğunu
söylediler. İngilizlerin bu teori türünü niçin öne sürdükleri, onun kadim
kaynaklarını diskalifiye etme girişimleri, sadece Vedik edebiyatına karşı nasıl
önyargılı olduklarını göstermektedir.
Her
durumda, Vedik edebiyatını küçültmek için yapılan girişimler sadece minör etkiler yapar. Aslında, böyle metinleri değerlendirmeyle, Batı’da bir çok
önemli yazarlar ve şairler, daha önceki bölümde bahsedildiği gibi, Vedik edebiyatının dünyaya mağrur bakışını görme
fırsatını yakalayabilir ve gerçekten onlardan çok etkilenirler.
Böylece,
Vedalar nereden geldi? Modern tarihçiler, Vedaların nasıl derlendiği ve nerede
ortaya çıktığı hakkında birçok değişken teoriler sunabilir. Bizler, onların
Vedik düşünce anlayışını bu fazla basitleştirme veya Vedaların değerini bile
düşürme girişimlerini görebiliriz. Ancak, onlar teorilerinin hala şüpheli ve
bir çok fikirlerinin detaylı kanıtlardan yoksun olduğunu kabul etmeliler.
Gerçekte bir çok tarihçi bugün, tam olarak kayıtlı tarihin İ.Ö 600 yıl geri
gittiğini düşünüyorlar, ve bu periyottan önceki olaylar ve hikayeler
yazınlarda sadece hayal ürünü olan mitler ve efsaneler. Bu olaylara hayli dar
görüşlü bir bakışın yansımasıdır. Bir çok Vedik otoriteler ve benlik idrakine varmış bilgeler geçmişte, Mahabharata ve Puranalar’da olan hikayeleri gerçeklere
dayanan olarak kabul etti. Vedik öğretilerini spirirtüel mükemmellik için
takip ederek, bilincin yüce mertebesine ulaştılar.
Bu
sebepten, Vedaların nasıl şekillendiğinin hikayeleri anlamanın en iyi yolu,
sadece Vedik edebiyatının kendisini anlatmasına izin vermektir.
(Stephen Knapp.
1986. The Secret Teachings of the Vedas. Bölüm üç, sayfa 28-30)
Sevgilerimle,
Nrsimha Krsna das
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder